Seçime Az Kala ‘Yereli Görmek’ İçin Dört Çağrı: Kim, Neden, Nasıl Yapmalı?
Denge ve Denetleme Ağı olarak 31 Mart seçiminin tüm aktörlerine sesleniyoruz: Demokrasiyi güçlendirmek; yerel sorunları, demokratik yöntemlerle, ortak aklın kılavuzluğunda çözmek istiyorsak, yerel gündemi ıskalama hakkımız yok.
Türkiye 31 Mart 2019 günü gerçekleşecek yerel seçimlere hazırlanıyor. Dört yıl sürmesi beklenen bir seçimsizlik dönemine girmeden hemen önce, partiler ve adaylar, kendilerini ve programlarını tanıtmaya; medya ve sivil toplum ihtiyaç ve talepleri iletmeye; vatandaşlar ise kararlarını olgunlaştırmaya çalışıyor.
Denge ve Denetleme Ağı olarak, bir araya geldiğimiz günden beri, güçlü yerel yönetimleri ve yerinden yönetim ilkesini savunduk; yereli, siyasi katılımın odağı olarak gördük. Ancak Türkiye, özellikle son yıllarda, yerel yönetimleri güçlendirmek amacıyla daha önce atılan adımların aksi yönünde bir merkezileşme eğilimine girdi. Siyasi kutuplaşmanın da etkisiyle, yerelin sesi giderek daha az çıkmaya başladı.
Bu seçim sürecinde, ne yazık ki, hemen tüm partilerin adaylarını merkezden belirlediklerine, söylemlerini yerel talep ve beklentilerden çok, seçim sonuçlarına dönük matematiksel varsayımlar üzerine kurduklarına tanık olduk. Propaganda sürecindeyse, yerel demokrasi yerine, ulusal ve uluslararası gündeme dönük, yerel sorunlara odaklanmanın uzağında, ayrıştırıcı bir dil kullanıldığını gözlemliyoruz. Adaylardan çok, parti liderlerinin ön planda oldukları bir yerel seçim sürecinden geçiyoruz. İlk kez bu yerel seçimlerde, partili bir cumhurbaşkanı, genel başkanı olduğu parti için propaganda faaliyetleri yürütüyor. Tüm meşru siyasi partilerin, eşit koşullarda propaganda yapmalarına imkan tanınması, adil bir seçimin önkoşuludur. Yerel seçim sürecini, ulusal ve yerel medyada ifade özgürlüğü ile adil propagandadan söz etmenin zor olduğu, sivil toplum üzerindeki baskının arttığı bir dönem olarak deneyimliyor, doğrudan gündelik yaşantımızı etkileyecek yerel seçimlerin yerelden kopuk yürütülmesinden kaygı duyuyoruz.
Yetki ve kaynaklar bakımından güçlendirilmiş, merkezin gücünü dengeleme kapasitesine sahip, şeffaf,
hesap verebilir, katılımcı ve etkin yerel yönetimlerin, denge ve denetleme için vazgeçilmez olduğunu
anımsatmak görevimiz. Nitekim, geçtiğimiz yıl 24 Haziran seçimleri için yarışan partilerin tümü, parti
programlarında bu siyasi ülküyü paylaştıklarını beyan etmişlerdi.*
Mevcut şartlar altında Denge ve Denetleme Ağı olarak tüm aktörlere sesleniyoruz:
Parti, lider ve adaylar, kalan bir aylık propaganda sürecinde, yerel gündem ve yerel sorunlara
odaklanmalı, seçmenin talep ve ihtiyaçlarını gözetmeli, seçilmeleri halinde sunacakları hizmetlerin tüm
vatandaşlara yönelik olduğunu unutmamalı.
Medya, haberlerinde adaylara eşit söz hakkı tanımalı, vatandaşları bilgilendirme misyonu gereği, seçim
hesaplarına değil, adayların yerel vaatleri ve vizyonlarına eğilmeli.
Sivil toplum, adayları ve liderleri yerel gündem ve talepler konusunda baskı altında tutmalı, vatandaşları
bilgilendirmeli.
Nihai karar verici olarak biz vatandaşlar ise, nasıl bir kentte, huzur ve barış içinde yaşayacağımızı
düşünüp tartarak, yerel ihtiyaçları gözeterek karar almalıyız.
Denge ve Denetleme Ağı olarak, sonuç ne olursa olsun, denge denetleme ile güçlendirilmiş bir demokrasi için yerel yönetim reformunu savunmaya devam edeceğiz.
31 Mart günü, adil, eşit, özgür ve yerelin sesinin karşılık bulduğu bir seçim yaşamak dileğiyle…